Hava yağmurluydu.Okula sırılsıklam gelmiştim.Okulun en yakışıklı ve gözde erkeklerindendim. Bir kızla en fazla bir hafta çıkıyordum. Aşk sadece kelimeydi benim için. Adı vardı kendi yoktu. Cafe ye gider hesabı da o bir haftalık sevgililerime ödetirdim. Seni seviyorum bir tanem gibi laflarla başları dönerdi hepsinin. ayrılırken de hep aynı masal…..yaaaa ben soğudum senden…eskisi gibi sevmiyorum seni galiba …. en iyisi ayrılmak…. sonrada kız ağlayarak gider bende kıs-kıs gülerdim arkasından. İnsan aldatırdım yani. Ta ki o yağmurlu sabaha kadar. Sırılsıklam olmuştu elbiselerim.Geç kaldığımdan hoca almamıştı beni derse,kantinde bekliyordum ders saatini.O sırada yanıma Sıla geldi. Yüzünde ufakken geçirdiği kazadan kalan kocaman bir yara vardı.Durumları iyi olmadığı için ameliyatta olamıyordu.Acırdım ona. Herkes bir yerlere eğlenmeye gider Sıla gidemezdi. Utanırdı,hep başı aşağı doğru eğilmiş vaziyette yürürdü.Yaralı yüz diye alay ederdi herkes onunla.Ağlamazdı,kalkar gider ve geldikten sonra yüzünde ağladığını belli eden bir şişlik olurdu.Ben asla alay etmemiştim onunla… ama Sıla yı savunmak için hiçbir şeyde yapmamıştım,yapmıyordum.
O da derse geç kalmış benim gibi.
-selam Burak nasılsın ……dedikten sonra oturdu yanıma.Yüzü her zamanki gibi yere eğikti.Bana bakmıyordu utanıyordu belkide.
-çay istermisin benden ….diye bir soru yönelttim
-iyi olur Burak dedi.Kalktım ve çayları alıp geldim.Yerime oturdum elindeki bir hırkayı bana uzatıyordu.
-bu nedir sıla
-hırka yaa … ıslanmışın üşürsün belki giy kimse görmez bu saatte seni zaten kantin boş ….dedi.Görseler ne olacaktıki.Sılaya bu sözü ifade eder gibi baktım.Bakışlarımdan anlamış olacakki…
-Alay ederler…
-Benimle mi?
-Hayır benimle….
Neden böyle bir düşüncesi vardı sılanın.Üstü ıslanmış bir arkadaşına yardım etmek kadar doğal bir davranış olamazdı.O ise hayatın akışı içerisindeki bu basit hareketin ne kadar yakışıksız karşılanacağını düşünmekle meşguldü…
-Neden alay etsinler ki sıla bana yardım etmek istiyorsun sadece…
Yere bakan gözleri bana doğru yöneldiğinde anlatacağında bir fevkaladelik olduğunu sezinlemiştim.Her zaman olduğu gibi kurtarın beni der gibiydi sıla paslı bakışlarıyla.Yüzüne değen saçlarını elleriyle toplayıp kederini ifade eden bir iç çekişin ardından….
-Şansını büyük yerlerde arıyorsun…Burak sana bakmaz…asılma ona boşuna…diye alay eder sınıftaki güzel kızlar…
-Güzellik ne ki?
Hiç bakmadığı kadar içten baktı bana.Yanıma oturduğundan bu yana geçirdiğim ruh bunalımı katlanarak devam ediyordu.Kendimden utanıyor nedenini bilmediğim bir pişmanlık sarıyordu bütün bedenimi.Aklımın karmakarışık haline eşlik ediyordu amaçsız bakışlarım…boşlukta gibiydim.Sılanın bakışları gözbebeklerime değdiği anda ikiye katlanmıştı bu durumum…
-Bende olmayan şey…
Sustum.Söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı çünkü….aklım bana verdiği hırkadaydı…ona bakarak söylediği sözün derin manasını kavramaya çalışıyordum
İlk defa karşılaştığım bir durumdu.Hiç kimse hariç olmamak üzere bana böyle bir yakınlık göstermemişti.Sağol diyerek giydim hırkayı.Hakikaten üşüyordum da.Teşekkür ettim sılaya.Bir şey değil derken bile başı yere dönüktü.Acıma duygularım doruk noktasına çıkmıştı artık.Hep başı yerde olan bir insan karşımda durmuş vicdani muhasebelerimi allak bullak etmişti.Bir anda kendimden utandım o güne birlik aşklar trafiğimden başımı kaldıramamıştım ki bu gerçeği göreyim.Güzelliğe dalıp giden insanların görmezden geldiği iç güzelliğinin en akla geleniydi benim için Sıla.Ama hiç kimse ona bu açıdan yaklaşmaz asla madalyonun öteki yüzünü merak etmezdi.Her insan bir özürlü adayıdır diye bir ses çınladı bedenimin duvarlarında…
Sevgilin var mı diye bir soru çıktı ağzımdan .Belki de aklımdan geçirip hiç düşünmeden söylenen bir sözdü.Gene başı eğik cevapladı sıla bu sorumu keşke cevaplamaz olaydı….
-benim gibi biriyle kim çıkar Burak amacın dalga geçmekse….
-hayır sıla hayır dalga geçmek için sormadım..
-yok Burak ben yaralı yüzüm benimle kimse çıkmaz…
Sevgi bu muydu.Aşk bu kadar basit miydi.Benim gibi güne birlik aşk trafiğinin içinde kaybolup gitmiş birinin bunları düşünüyor olması şaşırtıcıydı gerçektende.Sevdiğin aşık olduğun dünyalar güzeli bir kadınında başına pek tabi olarak sılanın geçirdiği kaza gibi bir olay gelebilirdi.Onunda yüzünde bir yara izi oluşur o güne kadar güzellikleriyle övündüğün kadına bakamaz olabilirdin yüzündeki çirkinlikten dolayı.Güzelliği gittiği an onu sevmekten vazgeçebilir miydin.Eğer vazgeçersen bu onu aslında sevmediğin anlamına gelirdi.
O an anladım her şeyi.Biz sadece dış görünüşle aşk yaşayan zavallı insanlardık.Bende en baştaydım üstelik.Sadece ambalajına bakarak marketten bir ürün almaya benzer bir durumdu bu.Ambalajı süslü ise çek bir tane…
-neden çıkmasın sıla…sen…sen….
kilitlenip kalmıştım. Çünkü gözünde iki damla yaşla yüzündeki yarayı işaret ediyordu.Bu sefer ben eğdim başımı.Ağlamak istedim ağlayamadım.Zil sesi böldü muhabbetimizi.Hadi sınıfa gidelim der gibi birbirimize baktık ve ağır adımlarla sınıfa doğru yollandık…
Sınıftan girdiğimizde herkes sınıftaydı dışarıda yağmur yağdığından bahçeye çıkmamışlardı.Sıla sınıfa girince hep birlikte şeytani bir tebessüm attı erkekler.Bir şeyler olacağını sezmiştim.Sıla gene başı yerde sırasına geçti,bu sırada sınıfın en fırlama(ne demekse artık) şahsiyeti kerim tahtaya çıktı ve konuşmaya başladı..bense 2 metre ilerisinde onu dinliyordum…
-evet arkadaşlar kerim Konyalı sinema prodüksiyon şirketi gururla sunar…
-Dedi ve elinde dürülü duran kağıdı açtı.Al pacino nun yüzünde yara izi olan bir mafya babasını canlandırdığı scarface yani yaralı yüz filminin posteri idi bu.O an sılanın bakışlarına şahit oldum.Canımı al rabbim der gibi baktı.Etrafta umarsızca gülenlere bakıyor başını bir bebek masumluğunda yere eğiyordu.İlk defa gözyaşları sınıftayken süzüldü gözlerinden.Elinle insanlara fark ettirmeden yanaklarını nemlendiren yaşları silmeye uğraşıyordu.Çevresinde ona gülen insanların zevki bu yaşlarla ikiye katlanmıştı adeta….Kerim in sesi yankılandı sınıfta…
-başrollerde al pacino ve onun yaralı yüzlü eşi Sıla duvarcı..
Sınıf gülme sesleriyle yıkılıyordu.Etrafına acınacak gözlerle baktıktan sonra sınıftan koşar adım dışarı çıktı Sıla.Düşünmeden Kerime doğru yöneldim herkes pür dikkat bana bakıyordu
-Çok komiksin…ama bak bu daha komik diyerek…yüzüne sağlam bir yumruk yapıştırdım.
Herkes şaşkındı bana bakıyordu.
-hepiniz zavallısınız lan…geri zekalılar…gülsenize-gülsenize..
Diye bağırmaya başladım sınıfta
Herkes bana bakıyor ama kimse cevap veremiyordu.Kerim elinde az önce yumruk attığımdan dolayı acıyan yanağını tutuyor ve pişman olmuşcasına yere doğru bakıyordu…
Sonra elimde sılanın bana az önce kantinde verdiği kazak dikkatimi çekti.Bana hiç kimse hariç olmamak üzere hiç kimsenin yapmadığı iyilik olarak adlandırmama sebep olan kazak…
Hemen koşarcasına dışarıya fırladım sılanın peşinden gitmek için.Okulun dar koridorunda teneffüste koşturan öğrencileri yararcasına biraz ilerideki pencereye yöneldim.Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izleyen öğrencilerin olduğu pencerenin önünde durdum.dışarıda sılanın bahçe kapısından çıkmakta olduğunu gördüm.Hemen peşinden gittim okulun dışına çıktım..Biraz bakındım etrafıma bu yağmurun altında bir banka oturmuş ağlıyordu.Usulca yanına iliştim bakışlarını her zaman ki gibi yere odaklamıştı.Siyah saçlarından süzülen yağmur gözlerinin baktığı noktada gözyaşlarıyla karışıyordu
Koluna girdim ve üstü kapalı olan bir çardak altına götürdüm onu.Yağmur sırılsıklam etmişti ikimizi de.O ise hala ağlıyordu.Bana baktı bir an ve konuşmaya başladı
-neden Burak neden herkes benle dalga geçiyor…onlarda bir kaza geçirirse ve böyle olurlarsa nasıl olur merak ediyorum
-onlar zavallı sıla …zavallı takma sen onları
-bende çok güzeldim…bende onlar gibiydim…orta son sınıfta geçirdiğim kazadan sonra yüzümü arabanın kırılan camları paramparça etti.Annemle babam öldü zaten o kazada bir ihtiyar anneannemle kaldım.Çok iyi biridir melek gibidir.Beni tek seven kişi o.Geceleri dizlerine yatarım sever beni güzel kızım güzel kızım diye.Sen bilirmisin Burak herkes yukarı bakarken yüzünün çirkinliği gözükmesin diye yere bakmayı.Bilmezsin elbet ne bileceksin.
Ağlıyordu.Yağmurdan bile hızlıydı gözyaşları.Tanıdığım en iyi insan olduğuna karar verdim o anda onun.Aslında yarası olmasa belki de çok güzel biriydi.
Bir anda başını omzuma yasladı ve ağlamaya devam ediyordu
-yanlış anlamazsın değil mi Burak dedi.
-hayır sıla rahatsız olmam …
O da derse geç kalmış benim gibi.
-selam Burak nasılsın ……dedikten sonra oturdu yanıma.Yüzü her zamanki gibi yere eğikti.Bana bakmıyordu utanıyordu belkide.
-çay istermisin benden ….diye bir soru yönelttim
-iyi olur Burak dedi.Kalktım ve çayları alıp geldim.Yerime oturdum elindeki bir hırkayı bana uzatıyordu.
-bu nedir sıla
-hırka yaa … ıslanmışın üşürsün belki giy kimse görmez bu saatte seni zaten kantin boş ….dedi.Görseler ne olacaktıki.Sılaya bu sözü ifade eder gibi baktım.Bakışlarımdan anlamış olacakki…
-Alay ederler…
-Benimle mi?
-Hayır benimle….
Neden böyle bir düşüncesi vardı sılanın.Üstü ıslanmış bir arkadaşına yardım etmek kadar doğal bir davranış olamazdı.O ise hayatın akışı içerisindeki bu basit hareketin ne kadar yakışıksız karşılanacağını düşünmekle meşguldü…
-Neden alay etsinler ki sıla bana yardım etmek istiyorsun sadece…
Yere bakan gözleri bana doğru yöneldiğinde anlatacağında bir fevkaladelik olduğunu sezinlemiştim.Her zaman olduğu gibi kurtarın beni der gibiydi sıla paslı bakışlarıyla.Yüzüne değen saçlarını elleriyle toplayıp kederini ifade eden bir iç çekişin ardından….
-Şansını büyük yerlerde arıyorsun…Burak sana bakmaz…asılma ona boşuna…diye alay eder sınıftaki güzel kızlar…
-Güzellik ne ki?
Hiç bakmadığı kadar içten baktı bana.Yanıma oturduğundan bu yana geçirdiğim ruh bunalımı katlanarak devam ediyordu.Kendimden utanıyor nedenini bilmediğim bir pişmanlık sarıyordu bütün bedenimi.Aklımın karmakarışık haline eşlik ediyordu amaçsız bakışlarım…boşlukta gibiydim.Sılanın bakışları gözbebeklerime değdiği anda ikiye katlanmıştı bu durumum…
-Bende olmayan şey…
Sustum.Söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı çünkü….aklım bana verdiği hırkadaydı…ona bakarak söylediği sözün derin manasını kavramaya çalışıyordum
İlk defa karşılaştığım bir durumdu.Hiç kimse hariç olmamak üzere bana böyle bir yakınlık göstermemişti.Sağol diyerek giydim hırkayı.Hakikaten üşüyordum da.Teşekkür ettim sılaya.Bir şey değil derken bile başı yere dönüktü.Acıma duygularım doruk noktasına çıkmıştı artık.Hep başı yerde olan bir insan karşımda durmuş vicdani muhasebelerimi allak bullak etmişti.Bir anda kendimden utandım o güne birlik aşklar trafiğimden başımı kaldıramamıştım ki bu gerçeği göreyim.Güzelliğe dalıp giden insanların görmezden geldiği iç güzelliğinin en akla geleniydi benim için Sıla.Ama hiç kimse ona bu açıdan yaklaşmaz asla madalyonun öteki yüzünü merak etmezdi.Her insan bir özürlü adayıdır diye bir ses çınladı bedenimin duvarlarında…
Sevgilin var mı diye bir soru çıktı ağzımdan .Belki de aklımdan geçirip hiç düşünmeden söylenen bir sözdü.Gene başı eğik cevapladı sıla bu sorumu keşke cevaplamaz olaydı….
-benim gibi biriyle kim çıkar Burak amacın dalga geçmekse….
-hayır sıla hayır dalga geçmek için sormadım..
-yok Burak ben yaralı yüzüm benimle kimse çıkmaz…
Sevgi bu muydu.Aşk bu kadar basit miydi.Benim gibi güne birlik aşk trafiğinin içinde kaybolup gitmiş birinin bunları düşünüyor olması şaşırtıcıydı gerçektende.Sevdiğin aşık olduğun dünyalar güzeli bir kadınında başına pek tabi olarak sılanın geçirdiği kaza gibi bir olay gelebilirdi.Onunda yüzünde bir yara izi oluşur o güne kadar güzellikleriyle övündüğün kadına bakamaz olabilirdin yüzündeki çirkinlikten dolayı.Güzelliği gittiği an onu sevmekten vazgeçebilir miydin.Eğer vazgeçersen bu onu aslında sevmediğin anlamına gelirdi.
O an anladım her şeyi.Biz sadece dış görünüşle aşk yaşayan zavallı insanlardık.Bende en baştaydım üstelik.Sadece ambalajına bakarak marketten bir ürün almaya benzer bir durumdu bu.Ambalajı süslü ise çek bir tane…
-neden çıkmasın sıla…sen…sen….
kilitlenip kalmıştım. Çünkü gözünde iki damla yaşla yüzündeki yarayı işaret ediyordu.Bu sefer ben eğdim başımı.Ağlamak istedim ağlayamadım.Zil sesi böldü muhabbetimizi.Hadi sınıfa gidelim der gibi birbirimize baktık ve ağır adımlarla sınıfa doğru yollandık…
Sınıftan girdiğimizde herkes sınıftaydı dışarıda yağmur yağdığından bahçeye çıkmamışlardı.Sıla sınıfa girince hep birlikte şeytani bir tebessüm attı erkekler.Bir şeyler olacağını sezmiştim.Sıla gene başı yerde sırasına geçti,bu sırada sınıfın en fırlama(ne demekse artık) şahsiyeti kerim tahtaya çıktı ve konuşmaya başladı..bense 2 metre ilerisinde onu dinliyordum…
-evet arkadaşlar kerim Konyalı sinema prodüksiyon şirketi gururla sunar…
-Dedi ve elinde dürülü duran kağıdı açtı.Al pacino nun yüzünde yara izi olan bir mafya babasını canlandırdığı scarface yani yaralı yüz filminin posteri idi bu.O an sılanın bakışlarına şahit oldum.Canımı al rabbim der gibi baktı.Etrafta umarsızca gülenlere bakıyor başını bir bebek masumluğunda yere eğiyordu.İlk defa gözyaşları sınıftayken süzüldü gözlerinden.Elinle insanlara fark ettirmeden yanaklarını nemlendiren yaşları silmeye uğraşıyordu.Çevresinde ona gülen insanların zevki bu yaşlarla ikiye katlanmıştı adeta….Kerim in sesi yankılandı sınıfta…
-başrollerde al pacino ve onun yaralı yüzlü eşi Sıla duvarcı..
Sınıf gülme sesleriyle yıkılıyordu.Etrafına acınacak gözlerle baktıktan sonra sınıftan koşar adım dışarı çıktı Sıla.Düşünmeden Kerime doğru yöneldim herkes pür dikkat bana bakıyordu
-Çok komiksin…ama bak bu daha komik diyerek…yüzüne sağlam bir yumruk yapıştırdım.
Herkes şaşkındı bana bakıyordu.
-hepiniz zavallısınız lan…geri zekalılar…gülsenize-gülsenize..
Diye bağırmaya başladım sınıfta
Herkes bana bakıyor ama kimse cevap veremiyordu.Kerim elinde az önce yumruk attığımdan dolayı acıyan yanağını tutuyor ve pişman olmuşcasına yere doğru bakıyordu…
Sonra elimde sılanın bana az önce kantinde verdiği kazak dikkatimi çekti.Bana hiç kimse hariç olmamak üzere hiç kimsenin yapmadığı iyilik olarak adlandırmama sebep olan kazak…
Hemen koşarcasına dışarıya fırladım sılanın peşinden gitmek için.Okulun dar koridorunda teneffüste koşturan öğrencileri yararcasına biraz ilerideki pencereye yöneldim.Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izleyen öğrencilerin olduğu pencerenin önünde durdum.dışarıda sılanın bahçe kapısından çıkmakta olduğunu gördüm.Hemen peşinden gittim okulun dışına çıktım..Biraz bakındım etrafıma bu yağmurun altında bir banka oturmuş ağlıyordu.Usulca yanına iliştim bakışlarını her zaman ki gibi yere odaklamıştı.Siyah saçlarından süzülen yağmur gözlerinin baktığı noktada gözyaşlarıyla karışıyordu
Koluna girdim ve üstü kapalı olan bir çardak altına götürdüm onu.Yağmur sırılsıklam etmişti ikimizi de.O ise hala ağlıyordu.Bana baktı bir an ve konuşmaya başladı
-neden Burak neden herkes benle dalga geçiyor…onlarda bir kaza geçirirse ve böyle olurlarsa nasıl olur merak ediyorum
-onlar zavallı sıla …zavallı takma sen onları
-bende çok güzeldim…bende onlar gibiydim…orta son sınıfta geçirdiğim kazadan sonra yüzümü arabanın kırılan camları paramparça etti.Annemle babam öldü zaten o kazada bir ihtiyar anneannemle kaldım.Çok iyi biridir melek gibidir.Beni tek seven kişi o.Geceleri dizlerine yatarım sever beni güzel kızım güzel kızım diye.Sen bilirmisin Burak herkes yukarı bakarken yüzünün çirkinliği gözükmesin diye yere bakmayı.Bilmezsin elbet ne bileceksin.
Ağlıyordu.Yağmurdan bile hızlıydı gözyaşları.Tanıdığım en iyi insan olduğuna karar verdim o anda onun.Aslında yarası olmasa belki de çok güzel biriydi.
Bir anda başını omzuma yasladı ve ağlamaya devam ediyordu
-yanlış anlamazsın değil mi Burak dedi.
-hayır sıla rahatsız olmam …